sincan 12 cadde'dir çok büyük ihtimalle. kurs götürmüyor mu yahu sınav yerine?

sabahın köründe kalkıyor otobüs ve sincan dışında oturunca sorun oluyor.

adresi bulunup arabası mahvedilebilir, adresi bulunup adamın ağzı burnu kırılabilir.

tabii bunlar legal olmayan yollar. polise ihbar edebilirsiniz ama bir şey çıkacağını sanmıyorum.

beni bir ara manyağın biri takip ediyordu sizi çok beğendim diye, eve giriş çıkış saatlerimi falan öğrenmiş bir de. psikolojim bozulmuştu iyice. polis biber gazı taşıyın, biz şimdi karakola getirsek bile bir şey olmaz gibisinden bir şey saçmalamıştı. polis böyle yapınca babam haddini bildirdi kendisine ama keşke bu tarz şeylere gerek kalmasa.

sözlü taciz durumlarında mağdurun ifadesi esas alınır. yani tacize uğrayan kişi savcılığa suç duyurusunda bulunursa, delil veya üçüncü kişilerin ifadelerine başvurulmaz. mağdurun ifadesi yeterlidir.

bu suç da cezanın şiddetine bağıntılı olarak minimum 1500 lira para cezasından 2 yıl hapis cezasına kadar değerlendirilir.

nereden biliyorun bunları derseniz, kadın sığınma evinde staj görmüştüm.

arkadasım ekolünden devam edeyim;
arkadaşım,eşini taciz eden kişinin plakasından kişiyi buldurdu.
arabasını yakıp herifin de çeneyi eline verdi.

ben bu tarz olaylarda kanuni yolla bi bok yapılabildiğini henüz görmedim.

bu tarz bir ingilizce sınavına ilk kez mi gireceksiniz? çünkü öncekiler (kpds, üds) 80 soru 180 dakikaydı. bu sınavda da farklı olacağını sanmıyorum. zaman kesinlikle yetecektir.

zaman fazla bile geliyor, ben çıkılabilecek en erken zamanda çıktım hep sıkıldığım için. ales gibi değil yani, rahat rahat yetişir bence. ha ben daha önce girdim de yetişmedi diyorsan bence paragraf çalışmanda fayda var, en çok zaman alan kısım orası çünkü.

Yok hiç girmedim de, bir şey için gerekti ondan gireceğim.

Ancak yeni yapılan açıklamaya göre sınav süresi 150 dk'ya düşürüldü. Bunu göz önünde bulundurarak çalışmak lazım.

pilates...

İp atlayabilirsin yapabilirsen.

youtube'da cardio at home gibi kelimelerle arama yaparsan bir şeyler çıkar bence.

ip atlamak, kosmaktan cok daha faydali. kardio icin de uygun. bir ara buralarda bir link verilmisti. aratirsaniz bulurrsaniz.

o işte bi tuhaflık var gibime geldi? 70 boya 61 de nasıl göbek olur? 93 bel nasıl olur çözemedim ben.

göbek olmaması için boy-kilo arası 10 kilodan biraz daha fazla olmalı. 13 gibi falan. o klişeleşmiş şeye bakma 10 kiloysa tamamdır gibi. boyum 175 65 de64 de göbek çıkıyor. 63,62 daha iyi. bu yüzden 57,58e falan düş.

Plates işe yarıyormuş, yapanlar öyle diyor .

kardiyo ve mide hareketlerini düzenli yapıyormusun ve diyet

spor yapmaktan kastın sadece kardiyo ise yeterli bi çalışma değil.
bol bol karın çalışman gerekiyor ki şekle girsin. haftada 3-4 gün 20 dk düzenli olarak karın çalışırsan bi kaç aya farkını hissetmeye başlarsın.

alkole bağlıdır. sürekli spor yapıp, düzenli sebze yiyorsan ve hala varsa doktora git.

sporu karına yönelik yap yağları iyice yak.. kardiyoyu ağırlaştır biraz daaha.. sıfır yağa geçiş yap.. 1.81 e 75 kiloda sıfır göbeği görmüştüm

Yağların toplanma bölgeleri genetiktir.

Beliniz 105'den 83'e düşmüş. Eğer dümdüz olsun istiyorsanız bu malesef genetiğiniz nedeniyle mümkün değil. İncelirken her bölgenizden inceliyorsunuz, ama göbek kısmınız diğer bölgelerinize göre orantısal olarak daha fazla yağ tuttuğu için orası her zaman bir çıkıntı ve en kalın bölgeniz olarak kalacaktır.

Sizin ölçülerinizin oranında göbeğiniz daha geniş. Kilo verdiğinizde orası ölçüsel olarak daralacak ama yine de bir çıkıntı mevcut olacak ve bunun adına göbek diyeceksiniz.

Bunu engellemek için ne yapmalı? Kas yapmalı. Yeterli geniş omuz ve göğüs kaslarınız olursa, yeterli karın kası da alttan desteklerse, görüntüsel olarak o göbek yok olur. Yağ seviyenizi çok düşürseniz bile kaslı olduğunuz için ufalıp gitmezsiniz. Kaslarınız daha fazla detaylanır, parçalanır ve vücudunuz kilo vermeyi kaldırır.

Ayrıca sadece kilo vermeye takılmayın. Tartıda ne kadar düştüğünüz önemli değil, görüntü olarak nasıl değiştiğiniz önemli. Adele kaybediyor da olabilirsiniz. Omuz, göğüs kafesi ve biceps çevresi ölçülerinizi de takip edin. Üst vücuttan ne kadar ufaldığınızı da gözlemleyin.

Edit: karın çalışmak o bölgedeki yağların yakılmasına sebep olmaz.

@obaa, 61 kiloyum belim 93 değil 83 ve hafif göbek var, ama bu kiloya da göbek olmaması lazım sanki?

@secilmis uye, 57-58 kg da sanki biraz zayıf gibi ya?

@crime girl, cevap için teşekkürler ama pek benim tarzım değil o :)

@SemihCebrail, yapıyorum hocam kardiyo hayvan gibi hemde.

@3dillustrator, karın da çalışıyorum ama belki o kısmı eksik çalışmış olabilirim.

@female demon, alkol kullanmıyorum. eskiden abur cuburu çok yerdim son 4-5 senedir spor da yapmadım onun etkisi sanırım. artık sebze falan yemeye çalışıyorum.

@hiko seijuro, dediklerinizi dikkate alacağım ama genetik olduğunu pek sanmıyorum. çünkü hayatı boyunca göbeği olmayan, spor yapan, zayıf görünümde hatta 17'li yaşlarında karın kasları hafif belli biriydim.

devamındaki 6-7 yılda spor ya çok az yaptım ya hiç yapmadım beslenmeme dikkat etmedim. 1 senedir dikkat ediyorum. karın bölgem dümdüz olsun öyle vücut geliştirmeye başlayayım dedim geçtiğimiz yıl ama 1 yıldır kardiyodan da bıktım biraz açıkçası.

acaba kardiyoyu azaltıp ağırlık çalışsam da bel bölgemi genişletmeden ve yağlanmadan şekle girebilir miyim. zira üst bölge olarak da biraz zayıf görünür oldum, bu da pek istediğim bir şey değildi.

Ben genetik olarak obeziteye yatkınsınız demiyorum. Genetik olarak yağ depolanma bölgelerinizin dağılımında abdominal bölgenin oranı daha fazla. Ömrünün bir dönemine gelip kilo aldığınızda en çok kiloyu abdominalden aldınız. Belki sadece göbek kısmı daha fazla topluyor da olabilir sizin durumunuzda.

Genetik olduğu kesin. Kardio zaten minimum 30, maksimum 40 dakika yapılır. Bunun ardından 40 dakikalık temiz bir ağırlık antrenmanı çıkartabilirsiniz.

Yediklerinizde protein oranının yüksek olmasına dikkat edin.

göbeği unut,yokmuş gibi çalışmaya devam et. beyin taktı mı takıyor hakkaten her gün göbeğe bakarsan eritemezsin. ve bu işin büyük kısmı beslenmede. hamur işini bırak tatlıyı bırak alşam 7-8 den sonra yemeği bırak.

ben erkek değilim, senden çok az uzunum ve 61 kiloda sadece küçük bir ayva göbeğim oluyor. çok mu yağlı yiyorsun nedir? ben 40dk kardio ve sonrasında da pilates ya da fat losing adlı bir çalışma yapıyorum. spordan kastın sadece yürümekse belki yeterli gelmiyordur.

şuradan başlayabilirsiniz;
motionographer.com

türkiye için konuşacak olursak, bu tip işler genelde çevre ile yürüyor ne yazık ki. çevren ne kadar genişse, o kadar iş imkanı. ancak internetin sağladığı olanakları da unutmamak gerek tabi. vimeo bu konudaki en önemli araçlarınızdan biri olmalı. size kendi yaptıklarınızı sergileyebileceğiniz, beraber çalışabileceğiniz insanları bulabileceğiniz bir ortam sağlar.

teknik anlamda yardıma ihtiyacınız var mı bilmiyorum ama ben yine de özet geçeyim o kısmı;

önce hikaye... hikayeyi bir metin olarak, bir kağıda yazarak başlayın. ardından karakter tasarımları ve storyboard aşaması gelir. bu kısımları kağıda yapabileceğiniz gibi, tamamen dijital ortamda da çalışabilirsiniz. hikaye, karakterler ve storyboard da hazırsa, artık asıl işe geçebilirsiniz. bu noktada da bir konsept tasarımı yapılmalı aslına bakarsan. nasıl bir animasyon yapmak istiyorsunuz yani? south park gibi naif fakat komik cut-out tekniğini seçebilirsiniz, amatör düzeyde en rahat yapılabilecek iş odur. ama mizahi yönü yoksa hikayenin sırıtabilir. geleneksel yöntemleri de deneyebilirsiniz. sahneleri kağıda çizip, bilgisayarda birleştirmek bir yöntem ama belirli bir ustalık gerektirir. stop-motion da kasabilirsiniz. tamamen yapmak istediğiniz, bulduğunuz hikayenin yapısı ile ilgili bir şey. türkiye'de yaygın olarak kullanılan flash animasyon olayına da girebilirsiniz, hatta başlangıçta en mantıklısı bu olabilir. diğer teknikler için de temel oluşturur burada yapacağınız çalışmalar.

diyelim ki elinizde 5 dakikalık, bitmiş bir çizgi filminiz oldu. bu işten ekmek yemek ne yazık ki kolay değil. festivallere yollayabilirsiniz. prestiji olan herhangi bir festivalden alacağınız gösterim bile sizin için hatrı sayılır bir referans olur. bunun dışında internetten kesinlikle faydalanın. sosyal medyada kendi iletişim araçlarınızı kurun. yani eğer ilgi görür, paylaşılır ve facebook, youtube, vimeo vs. sayfalarınızda yüksek izlenme oranlarına ulaşırsanız bu da müthiş bir avantaj olur. bu sayede ikinci çalışmanız için sponsor aramaya çıktığınızda elinizde müthiş bir koz olur. bir diğer yöntem ise, başlangıçta bedavaya veya çok ucuza yapacağınız reklam kampanyaları diyebiliriz. gidin birilerine yaptığınız işi gösterip aynısını kendi markaları için de yapabileceğinizi belirtin. bu aslında çok can sıkıcı bir yol olacaktır ama imkanlar tükendiyse, denemekten başka çare olmaz. bu şekilde yapacağınız 2-3 çalışma, hem sizin portfolyonuzu oluşturur hem de tecrübeli ve seçilebilir bir ekip olduğunuz imajını yaratır potansiyel müşterilerin gözünde.

kısaca bu işi hem yapmak hem de para kazanmak, inanılmaz bir sabır gerektiriyor.

ben moru beğendim

mor +1

en sondaki

evet mor.

sarı, mor, siyah

siyah

Kesinlikle siyah.. Daha profesyonel bir görüntüsü var. Diğer renkler ilkokul talebelerinin mataraları gibi duruyor :)

efedrin, kafein ve asprin üçlemesini kullanıp spor yapmak direk yağ yakar. kalbiniz yerinden çıkacak gibi hissedebilirsiniz. oldukça sağlıksız ama etkili bir kilo verme yöntemidir. tavsiye etmem.

0 karbonhidrat diyeti. salata ve et yiyecen bol bol, bir de arada koş.

hayvan gibi spor yapılacak.
yağlı, şekerli şeyler yenmeyecek. hamur/hazır gıda/işlenmiş gıda yenmeyecek.


sağlıksız yöntem de lahana çorbası diyeti. yıllarca lahana yiyemediysem sebebi budur.

cinsiyete bagli bir durum söz konusu. kadınsaniz 27 yasiniza kadar kullanabilirsiniz. tabii bu süre zarfinda sgk kaydınızın yapilmamis olmasi gerekiyor.

25 yaşına kadar kullanırsın. çıkar tabi.

@mügüs artık her iki tarafta da sınır 25.

okul bitince elimden almıyorlar yani?

okul bitince aliyorlar. ogrenci oldugun surece gecerli diye biliyorum.

işe girdiğin anda elinden alıyorlar :(

ayakkabı, esas merak. takıntı, aşk, her neyse işte... çanta 2. plandadır genel olarak kadınlar için

çılgınlık boyutunda değil tabi ama, zorunlu bi aksesuar olduğu için farklı boyut, tip ve renklerde olanlara ihtiyaç duyuyorum ben şahsen.

en son şunu fark ettim

bir yığın çantam var, çeşit çeşit
ama severek taktığım birkaç tane. bundan sonra ölüp bittiğim çantaları alacağım. beş değil de, bir tane olsun, pahalı olsun umrumda değil.

genlere işlenmiş bir hastalık gibi bir şey bu bence.

beden değişse bile (kilo alma/kilo verme) ayakkabı ve çantayı her koşulda kullanabiliyor olmak sanırım. çanta'nın dar ya da bol gelme ihtimali yok, eskiyene kadar kullanabilirsin.

canta bir akseaurdir. küpe gibi yani.

ucuz vardir, kaliteslisi, dandigi vardir. erkeklerde mesela araba aliyim tutkusu vardir. kadinlarda ayakkabi, canta.

mesela kimse deginmemis ama parfüm daha pahali olmasina ragmen göze carpmaz ve yilda 6-7 parfüm alirlar insanlarin cogu.

heryere aynı çantayla gidilmiyor. benim de çok çantam var ama meraklı olduğumdan değil.

valla cepa'da bir yer vardı apple ürünleri satan apple store benzeri. bir de gordion'da olması lazım. varsa oralarda vardır gibi

iwatch çıkacak yanında buna para verme derim.

fluorescein'in dediği yerin adı neo.
cepa neo ve gordion neo diye aratıp telefonla ellerinde olup olmadığını sorabilirsiniz. kızılayda da servis bilgisayar var, oraya da sorabilirsiniz. kendileri premium apple reseller mı neymiş, yetkili bir abiye benziyor :)

sadece tr olduğunda sadece türk sitesi olduğunu belirtir. gov.tr olduğunda devlete ait bir türk sitesi olduğunu belirtir.

ayrıca tek kullanan biz değiliz ve bu şekilde bir standardı olması bence çok daha iyi bir durum. ne olacaktı mesela gov.tr yerine dev.tr mi edu.tr yerine uni.tr mi?

iyidir böyle.

.tr'den once gelen her sey istenildigi gibi degistirilebilinir. www.turkiye.tr'de olabilir turkiye.dev.tr'de. sana verdigi rahatsizligi baskalarina vermedigi icin degistirilme ihtiyacagi duyulmamis demekki. yoksa belediyelerin uzantisi bel.tr'dir misal.

amerikan uzantısı olduklarını nereden çıkardın? uzantıların amacı websitelerini kategorilere ayırmak idi, zira amerikan sistemi ile turkiye.tr isimli bir adresi isteyen herhangi bir insan alabilecek iken, turkiye.gov.tr isimli bir adresi yalnızca bir hükümet kurumu kaydedebilir, bu da siteye otomatik olarak güven sağlar. aynı şekilde com.tr, adresin bir şirkete ait olduğunu, gen.tr kişisel olduğunu vs. belirtir. bu ikinci seviye uzantıların kategori belirtmekten başka bir amacı yoktur.

ingiltere de böyle kullanıyor, misal www.dwp.gov.uk, sanmıyorum ki önemsiyorlar bu durumu.

aslında bu sadece biz de yok, diğer ülkelerde de var, milliyetçilikle alakası yok. telefon koduna benzer bir şey diyebiliriz.

Sana rahatsizlik verdigi gibi devletin egemenligine de aykiri oldugundan sadece tr uzantili alan adlari icin calisma yapiliyor, yakinda gecilecek.

kötü değil bence o ön isimler. yani mesela uludağ'ı düşün. uludag.edu.tr uludağ üniversitesi, uludag.gov.tr uludağ belediyesi olsa, uludag.tr neyin olacak?

www.immigration.gov.au

gov, edu, mil vs her ülke kullanıyor da com.tr odtü'nün mallığı

@hjarteblod uludag.com.tr'yi kim alabilmişse .tr de onun olur

tr zamanında alınmadığı için bizde yoktu, son zamanlarda türk şirketi aldı ve artık .tr uzantılı alabiliyorsun

senin gibi ezik hissetmemek için böyle bir girişimde bulunmuşlar

alan var aslında; www.tsk.tr herkese vermiyorlar demek ki.

evet yurtdışında da öyle.
gov zaten government'ın kısaltılmış hali değil mi?

Şurada bütün ülkelerdeki uzantıları vermişler.
www.quackit.com

Sanırım ülkeleri 3 grupta toplayabiliriz.
1. Bizim gibi com, gov, edu uzantıların sonuna ülke kodu koyanlar. (Bu grup İtalya'sından İspanya'sına çoğunlukta)
2. Almanya, Belçika, Norveç, Hollanda gibi bodoslama alan adı verenler. (.de, .be, .no, .nl)
3. Uzantıyı da kendi diline çeviren. (Çoğul takısı koymadım çünkü bir tek Fransa örneği var sanırım. gov.fr yerine gouv.fr gibi)

uyar bence.

bir de yulaf ezmesine geceden biraz yoğurt, biraz daha fazla süt ve tarçın koyup sabah da meyve rendesi ekleyince güzel oluyor. hem yulaf tok tutuyor hem de tarçın ve elma birbirine çok yakışıyor.

elma ve süte bayılırım, ama ben içine doğrardım. dikkat et kesmesin sütü elmanın suyu, tam emin olamadım.

uyar. bilmiyorsaniz elmali, tarcinli porridge de önerebilirim cesit olmasi acisindan.
(googleda porridge with apple diye aratinca tarifler cikiyor.)

bebek mamalarını da deneyebilirsiniz arada, bir sürü çeşit püre var.
kavanoz mamalardan bahsediyorum.

inciden al, kemal tancadan al eğer paraya kıyarım diyorsan sesrgio rossi derim.

ya ne yaparsan yap neticede topuklu ayakkabı, ne kadar fiyat versen de öyle rahatlık bekleme (bence). zaten 1 aya kalmaz alışırsın, o zaman ne giysen aynı :)

Marks&Spencer buçuklu numaralar ve çok hanım hanımcık modeller var.

rahatlık bekle ve derimod, desa'dan başla bakmaya. bambi vs gibi yerler rahatsız oluyor ilk giydiğinde rahat olsa da sonradan ağrı yaparlar.

nine west'te hanım hanımcık modeller var.

bütçeni bilmiyorum ama tods iyidir ama biraz fiyatı yüksektir. bir de camper'lara çok rahat diyorlar ama ben modellerini pek estetik bulmuyorum. inci'den ne aldıysam ayağımı vurdu, o yüzden kendilerini tavsiye edemeyeceğim.

inci rahat oluyor.

steve madden..

erkek halimle cevapladım!

henuz marks&spencer kemal tanca boyner bambi ve 37 no'ya baktim istedigim gibi bisey bulamadim bambi cok rahatsizdi ozellikle. Saks mavisi cook yuksek topuklu olmayan platformda olur (olur mu?) rahat yuruyup dugunde oynayabilecegim bir ayakkabi istiyorum. :(

öyp=dil+ales+ortalama'nın belli yüzdeleri+merkezi sistemle tercihlere yerleştirme.
bence şu anda epey sorunlu bir program.

dil sorununuz olduğu için bir yere yerleşseniz bile 1 sene içinde 65 üzeri dil koşulunu sağlamanız gerekiyor. sağlayamazsanız dil kursu için imzaladığınız senetleri ödüyor ve programdan atılıyorsunuz.

Bir kere İngilizce puanının olması şart. ÖYP son zamanlarda baya popülerleşti, o nedenle puanlar da yükseldi. Bir yerde ÖYP kadrosu alabilmen için en azından 80 üstü bir ÖYP puanın olması gerekiyor. Bunun için de ortalamanın, ALES puanının ve İngilizce puanının 80 üstü falan olması teker teker.
Kayıt işlemleriyle uğraşmamaktan kastının ne olduğunu çıkaramadım ama sakin bir şehirde yukarıdaki koşulları sağlayabilirsen ve oralarda bölümün için bir ÖYP kadrosu açılırsa ÖYP'li olabilirsin.

Ekleme: ÖYP başvurusu yaparken dil puanı şart değil ama dil puanın olmadan da hesaplanan puanınla bir yerde kadro alabilmen hayal.

Öyp'li olarak söyleyeyim;
@kayranin kedisi, 65 almak için 2 sene hakkın var.
@buff: Arkadaşım bir anadolu şehrine dil puanı olmayarak gitti, ancak 1 yıl içinde 50 puanı alamadığı için ilişiği kesildi.

Son olarak: İstanbulu bırakma, küçük şehirler sıkıcııııııııı

benim kaslı kardeşlerim spordan sonra alıyor.
spordan önce yağsız süte şekersiz kahve içiyor.

kilo vermeyi amaçlıyorsan proteine abanmana pek gerek yok. hacim kazanacağın zaman protein ön plana çıkar. antrenman sonrası alınması uygundur.

spor esnasında kaslar parçalanır ve parçalanan kaslar sen spor yapmayı bırakır bırakmaz yenilenmeye başlar. o yüzden toz kullanıyor insanlar. çünkü toz vücudun çok az eforla kullanabileceği türdedir.
O yüzden spordan sonra yemen kas yapma açısından sana yarar sağlar. spordan önce sade kahve içmek ise yağ yakımını arttırdığı için (öyle diyorlar) ama spor öncesinde bir adet yeşil elma yersen de yağ yakımı normale göre daha fazla olacaktır (sebebini bilmiyorum).

Bir de vücut sen uyurken en fazla kendini yeniler, bazıları uyumadan hemen önce de protein alıyorlar. tabii bu kilo da almana neden olabilir belki bilemiyorum.

bununla ilgili bir yazı var ingilizce: angrytrainerfitness.com

adam kısaca kilo vermeye çalışıyorsan aç karnına spor yapmanın daha faydalı olduğunu yazmış, vücut daha fazla yağı depolardan yakıyor bu durumda ama yemek yenirse önce yenen yemek alıyor sırayı ve belki depolara sıra gelmiyor. Hatta Intermittent Fasting daha faydalı demiş (bu vesileyle her yıl ramazan ayında çıkıp oruç tutmak sağlığa zararlı demeye getiren diyetisyenlere selam edeyim)..

çakır

boncuk göz diycem ama olmaz herhalde?

mavi mavi masmavi şarkısını durmaksızın söyleyip sinirlerini bozabilirsiniz... yüzde yüz çalışıyor.

biz hans diyorduk bizim arkadaşa ama almana benziyordu harbiden

camgöz : )

edit: husky de olabilir. hassieee der gibi : )

enişteme gözleri maviydi diye hırsız gözlü derlerdi. neyi çalıyor bilemicem (:

cingılbört

boncik

maviş

mavi gözlüm

yavru mu beslyeceksiniz ? ona göre fikir beyan edebilirim..

oyun oyun oyun.
her gün dışarı çıkarıp oynatmayacaksanız yazık hayvana.

1 yaşında dişi köpek. sahipleneceğim ama çekincelerim var. sahibi sabahları dışarı çıkarıp tuvaletini yaptırmanız lazım diyor ama malumunuz okul var. bu en fazla sıkıntıya düşüren neden?

1 saat erken kalksanız o zamanda köpeğinizi gezdirir, sonra eve gelip duşunuzu alıp çıkarsınız. daha şimdiden zor geliyorsa lütfen almayın. Bir dolu insan heves edip alıyor ama size alıştıktan sonra bakamıyorum diye baskasına verirseniz o köpeğe daha büyük bir kötülük yapmış olursunuz. Bence almayın.

heves değil aslında evde yanlız yaşıyorum bir ev arkadaşım olsun istiyorum gerçekten ilgilenebileceğimi düşünüyorum.ama sabahtan ne kadar süre gezdirmek gerekir?

Sabahları yarım saat bir saat daha erken kalkıp her sabah çıkarırım mutlaka diyemiyorsanız, şimdilik bu sorumluluğu almayın bence. sabah akşam çişe kakaya çıkarmak, bir köpek sahibinin pek çok maddi manevi yükümlülüğünden yalnızca biri çünkü.
bir de köpek tuvalet eğitimli dahi olsa, çıkarmazsanız evin içinde görür ihtiyacını, bir kaç kez tekrarlayınca bu eğitimi de bozulur hayvanın aklına estiğinde evde işemeye sıçmaya başlar, eşyalarınızın yarısını atmak, her gün elinizde bezle deterjanla arkasını temizlemek zorunda kalırsınız, evdeki koku gitmez yine de hayvan eve yapmaya alıştığı için.
yine de bu hayvanı sahiplenmeyi çok istiyorsanız, sabah bir saat erken kalkıp bir 20 dakikalığına çişe çıkarmak, hasta olunca sınav döneminiz de olsa sabaha kadar başında beklemek, aylık 100 lira sırf mamasına harcamak, dışarıda yağmurda gezdirdikten sonra eve girer girmez silkelenip duvarda çamur damlacıkları bırakması, arada bir evin içinde çişini kaçırması gibi bütün külfetlere katlanmak şartını göze alıp alın bence.

Bence günde en az 2-3 saatini ayıramayacak insanlar büyük ırk beslememeli. Bildiğim okuduğum kadarıyla büyük ırkların günde 2-3 saat gezdirilip oynatılıp enerjilerini attırmalarını gerekiyor.

Size şu an için uygun görünmüyor bu durum. Ha yazılanlar gibi erken kalkar vaktinizi ayırırsanız ayrı ama unutmayın bunu en az 10-15 yıl her sabah bıkmadan usanmadan yapacaksınız bir de akşamı var tabi. İyice düşünüün lütfen.

bir de siz tüm gün işteyken o hayvan evde tek başına olacak. goldan'lar çocuk gibi bir ırk, tek başlarına kalınca ağlıyorlar falan. sürekli bir ilgi bekliyorlar. dışarı çıkmak için evde size topunu getirip kapıya gidiyor falan.. bir de öğrenci olduğunuz için aşıları, maması, tırnak kesimi, tüy tarağı falan derken epey masrafı da olacak. arabanız yoksa veterinerin eve gelmesi gerekir ki bu da ekstra bir ücret.

bence ilk etapta bir çift yavru kedi almanız daha rahat olur. hem birbirlerine arkadaşlık ederler hem de bakımı çok daha kolay. sizin de hayvan bakma tecrübeniz olur.

ilgilenemeyeceksen alma telef etme hayvanı.. oun gezme bakım ilgi isterler..

marcia bana 390 lira fiyat çekti ya. yoksa param olsa onu alırım...

kanada'da falan yasaklandı bu olaylar, türk sağlık bakanlığı onaylasa bile güvenmeyin bence.

@kayranin kedisi: birkaç yerde rastladım bu yasaklanma olayına da, kaynak var mı?

vazgeçmeye o kadar yakınım ki :/

ben de vaktiyle epey araştırmıştım (saçlarım ne tam dalgalı ne tam düz olduğu ve 2 güne bir föne gitmek fazla zaman aldığı için çok cazip gelmişti çünkü) ve kaynaklar da vardı 1-2 sene önce, şimdi de ingilizce bir google'lansa çıkar bence.

gözlüğü alırken numaralı olacağını söylerseniz istediğiniz numarada güneş gözlüğü camı yapıp veriyorlar zaten.

fiesta'nın benzinli modellerinin çok yaktığını duymuştum. benim tercihim polo'dan yana. önerim ise sözlükte 3 modeli de arayıp hakkında yazılanları okuman.

yakıt tüketimi deyince Poıo pek öne çıkmaz ama :(
Bana kalırsa konfor ve tüketimden dolayı JAZZ derim ama bunlar arasından;
Eğer Fiesta dizel ise Fiesta derim. Değilse Polo. İbiza pek piyasası yoktur diğerlerine göre.

kafa karıştırmak istemem kesinlikle ama 3 araç dışında neden bişeyler düşünmüyorsun?

mesela vw jetta?

2.el vw tiguan

kesinlikle 2. el 2010-2011 model daha güzel araçlar bulabilirsin. araba alırken acele etmemek gerek.

illa 3 ünden birini soruyosan ibiza çok yakar, fiestanın yakıt tüketimi iyidir. polo da orta halli bir araç

polo çok da az yakmaz. kişisel olarak ibiza'ya sempati duyduğum için çok objektif cevap veremem ama bence bu arabaları kullanmış, yüz yüze konuşabileceğiniz kimselerden yardım alın.

Seat'ın kasko bedeli çok yüksek çıkar. Sonrasını da düşün. Yedek parçasını diğerlerine göre daha pahalı. Ben corsa veya astra ecoflex diyorum. Bir de yeni clio'lara bakmakta fayda var. Çok güzel kasası var.

Auris dizellere bakın

annem 1.6 dizel polo kullanıyor 2011 model, bence gayet az yakıyor. önceki arabası benzinli honda jazz'dı.

şahsi görüşüm de polo dururken ibiza alınmayacağı yönünde. biz anneme araba alırken fiesta, polo ve c'eed arasında kalmıştık. polo'yu seçtik, gayet memnun şu anda. ben de bazen ufak olmasından ötürü onun arabasını kullanıyorum ve bence de gayet alınası (her ne kadar vw'in türkiye fiyat politikasını onaylamasam da).

her gün 8 saat uyusan daha dengeli olur aslında. böyle haftasonu günün yarısını uyuyarak geçirince insanın haftaiçi de hep uykusu oluyor.

bir de yemekten sonra biraz hava alırsanız ve yemekten 2 saat sonra falan kahve içerseniz bu kadar sıkıntı çekmezsiniz.

garip gelcek ama spor yap. ilk baslarda zorlanirsin ama sonra daha enerjik olursun, sabahlari daha dinc kalkarsin.

gobek varsa, insulin direnciniz yukselmistir. hal boyleyse, yarim saat sabah, yarim saat aksam olmak uzere, uzun yuruyusler tavsiye ediyorum. ogle tatilinde, on dakika bile olsa da, kafayi masaya dayayip kestirmek de iyi gelebilir ama omuz ve boyun da tutuluyo be bilader!

diger bi ihtimal, uyku apnesi sendromu varsa, uyku kaliteniz cok dusuktur. ona bagli uyuklarsiniz. uyku laboratuarinda incelenmeniz gerekir. belki de uykuda CPAP cihazi kullanmaniz gerekiyodur. hal boyleyse, yeniden dogmus gibi olursunuz, dinime imanima! hem de yuksek tansiyon riskinizi minimize etmis olursunuz.

otantizmi tersinden anlamakla alakalı bir durum olsa gerek.

türkiye'de bağırarak şarkı söyleyen insanlar çok seviliyor, güçlü ses olarak görülüyorlar.

İyi bağıranı iyi şarkıcı sanıyorlar memlekette.Az önceki Ahmet Kaya çakması adam da rezil etti bence şarkıyı aynı şekilde bağırarak.

bahsettiğin abla iranlı olansa oldukça beğenmiştim ben onun sesini youtubeden dinlediğim bikaç o ses türkiye videosunda. belki de çiğ yumurtasını içmeyi unuttu bu sabah :)

juri detone insanlardan oluşursa böyle olması normaldir. siz orada bir hülya avşar a veya musatafa 'ya şarkı söyletsenize kıçımızla gülelim .. komedi olan bu aslında .. bizim yerlere göklere sığdıramadığımız ünlü sanatçılarımızın çoğu geyik sanatçılar olduğu için onları örnek alıp köşe dönmeye çalışanlarda maalesef böyle kendini bilmezler oluyor ..

Küçük kafalı bir kız olarak indigo renkli plattan'ımla çok mutluyum, bence gayet normal ve güzel duruyor. Başkalarının ne düşüneceğini umursamadan alın.

Ablam ve ben kullanıyorum. Sırıtmıyor, son derece şık duruyor.

Tavsiye ederim.

çok teşekkür ederim :) peki renk konusunda ne düşünüyorsunuz tavsiye edebileceginiz başka bir renk varsa ona da bakabilirim.mesela bordo yada mürdüm gibi renkler gördüm internette ama dnr da göremedim onları :(

Bana kalırsa tüm renkleri çok güzel, teal ve petrol'ü özellikle hoş buluyorum.

ben pembesini kullanıyorum tipik bilkentli görünümünde bir kız olduğum ve pembe urbanearsları beğendiğim için. pembe de bir şansı hakediyor bence. üstelik sarışınlara da esmerlere de iyi gidiyor.

güzel durur aslında, ancak uzun kullanımda çok yıpratıyor kulakları. çok sıkı, dolayısıyla çok baskı yapıyor, 4-5 saat kullanılınca kulaklarımı hissedemez oluyorum ki bu hataya 1-2 kez düştüm. eğer kısa süreli kullanılacaksa güzel.

urbanears medis'in teal rengini kullanan biri olarak renk seçimini başarılı buldum. ya da kendi seçimimin ne kadar başarılı olduğunu görmüş de olabilirim. bilemedim.

modelle ilgili de şöyle bir şeyler yazmıştım, belki işinize yarar: (bkz: #30309206)

Kesinlikle Jazz. Otomatik'te en iyisidir CVT.

ford c-max. pişman olmazsın.

astra/civic?

seat ibiza

cruze için çok yakıyor deniyor.
vw bakabilirsiniz, dsg şanzıman gayet iyi. vites geçişleri hiç hissedilmiyor.
(otomatik viteste 2010 honda crv ve 2012 vw tiguan kullandım, vw bence bir adım daha önce. ayrıca vw'de dizel otomatik seçeneği de bir artı.)

düşük motor yeni auris alabilirsen alabilirsin bu paraya. ortalığı yakacak yeni tipiyle.
geçen 2.el otomobil de 2010 passat benzinli otomotik falan 45bindi kilometresi de düşüktü 80 binlerde falan ama benzinli işte..

i.imgur.com

içlerinde en yüksek hp ve torka sahip olan cruze ama yakıt tüketimi de o derecede yüksek.

Ben de izliyorum arada ama gülmedim hiç bazıları komik oluyor da kafisinin çivi gibi betona girdiği anlar falan olunca sadece vay amk diyorum meraktan izliyorum sonra da hep. Sen gülüyormuşsun demek ki biraz hastalık olabilir evet.

Hastalık değil bence, insanlar adrenalini seviyor. Ortaçağla alakası yok, ev-iş-okul döngüsünde monoton hayatlar var. Düşen, yaralanan çoğu insanın sıkılmışlığı belli oluyor. Bu hareketleri izlenmek için yaptıklarını da hiç sanmıyorum.

uzun yazmışsınız ben de uzun yazdım okuyacağınıza güvenerek;


ilki videolar yaygın çünkü para kazanma imkanları var. ciddi ciddi kazananlar da mevcut. hatta iş çirkefleştiğinden artık video thumbnail resimlerine "popo kalça bikinili kız vs" figürleri koyuyorlarki tıklanma çok olsun hatta give away tarzı ücretsiz ürün yollayarak izleyicilerini arttırmaya çalışan elemanlar var. bu nedenle bu iş yaygınlaştı.

ikincisi hepsi değil kimileri komik. mesela uçurumun kenarına tek bar kurup artistic hareketler yapan adamın sisteminin kopup adamın ekrandan çıkması veya serbest tırmanış sırasında yaklaşık 70 metreden düşen adamın görüntüsünün aniden kesilmesi bence korkunç. ancak insanlar da herşeye hehehehe diye gülerek izlemiyor. onlar da aynı şeylere gülmüyor. çoğunluk what happened diye merak edip comment bırakıyor dude that was horrible diyorlar falan. ortada gladiator dövüştüren bir topluluk yok aslında.

ama şu var bu videoların yaygınlaşması sayıyı arttırıyor ancak kaliteyi zorlaştırıyor. eskiden bir yılda compilation hazırlayan adamın elinin altında 70 tane video varken şimdi february week 1 diye zaman aralığını da azalttılar. bu yüzden de koyacak video bulamıyorlar. sürekli buzda kayıp düşen adam izletemeyeceklerinden zamanla bu kenarda kalmış ilk tercih olmaması gereken şeyleri koymaya başladılar. bu dizi reytinglerini arttırmak için karakter öldürmeye benziyor. ilgiyi çekmek haricinde başka çıkış noktası mevcut değil zaten.

videolar sonuç olarak hastalıklı değil ancak giderek sapıklaşan zihniyet onlardan çıkar sağlamak için videolara neyi nasıl koyacağını kasan insanların zihniyeti. sonuçta ortaçağa dönmüyoruz ama bizim çağa gelmeyi reddeden bir kitle mevcut, evet.

tamam da o videoların çoğunda düşen insanlar da kendilerine gülüyorlar düştükten sonra. ayrıca çoğu insan bilinçli bir şekilde yaptığı için söz konusu hareketi, sonuçları o kadar acı verici olmuyor. mesela bisikletle tümsekten atlayan birisi küçük olmayan bir olasıkla yere düşebileceğini biliyor ve düşüyor. bu tür şeylere gülmek bizi psikopat yapmaz. siz işi biraz dramatize etmişsiniz.

ayrıca willii'nin dediği gibi youtube partnership olayı var. para kazanmak için bu kadar çok fail compliation var.

freud bunu 1900'lerin başında söylemiş.
insanın doğasında başka birinin acı çekmesinden zevk almak var.

şahsen insanların ciddi zarar gördüğü belli olan görüntülere gülemiyorum ben. hani böyle rezil olma tarzı şeyler komik, ne bileyim suya düşmeler falan komik ama bazıları dediğin gibi cidden zarar görmüş gibi görünüyor ve onlara zerre kadar gülemiyorum. temelinde insanların acı çekmesinden zevk almaktan çok rezil olmalarına ve salaklıklarına gülmenin olduğunu düşünüyorum.

sanalpazar.com u deneyebilirsin.

Çok satan yer yok zaten bildiğim kadarıyla. İstanbul Bilişim'den kredi kartıyla alabilirsin. En bilindik yer orası olur sanırım.

en ucuz istanbul bilişim'de.

yaş kaç? tarzın nasıl genelde nasıl giyiniyorsun vs? bunlar önemli ama bence çok güzel. ben severim bu tarz kabanları.

yani oldukça kötü diyebilirim

24 yaşındayım genelde işimden dolayı resmi giyinirim. haftasonları ya da mesai dışında giymek için.

önündeki ipler olmasa güzel aslında

kötü :(

ayrıca kapşon tapınak şovalyesi gibi.

kötü

beğenmişsin, para da kazanıyorsan al giy allaşkına, ne kadar ki fiyatı zaten. giy hevesini al. 30unda mı giyeceksin, bu yaşlar önemli.

aynısının cebi farklı olanından aldım. çok kalın değil bir kaban için esasen. tarz olarak hoş. tek sorunu, omzuma oturmasına rağmen etek kısmı çok geniş. gerçi uzun bir palto olduğu için hareketi kısıtlamamak adına o olmalı.

ben seviyorum.

koyu grisi daha güzel, lacivertte düğmeler sırıtmış biraz. ama güzel, giyilir.

ben seviyorum.
en azından 5 farklı başkentte yaşadım ve ankara cidden hzurlu bir yer bence.

+ : duzenli, ulasim kolay, suc orani dusuk, sakin, turkiyenin her yerine ucakla 1.25 saat, hizli tren merkezi, bankada en cok mevduat bulundurulan sehir, sonbahari huzunlu, universiteleri bol, sehir genisleme projeleri guzel, rekreasyon alanlari olusturuluyor, okulu bitiren üniversiteli şehirde kalıyor, bahar şenlikleri

- : insanlar daha muhafazakar gulumseme cok yok, yazin deniz ihtiyacini gunu birlik cozemezsiniz, belediye altyapi yatirimi düşük, yayalar degil arabalar oncelikli trafikte, meydan yok, sehir atakule ile ulus arasina sıkışmış durumda, buyuk organizasyon cok olmaz, sehir estetigi bastan savma cok basarili degil, kalitesiz kömür kullanımı hava sorunu yaratiyor, çok göç alıyor

kötü bok gibi, kimse gelmesin.

gelmesin de biz mutlu mesut yaşamaya devam edelim. belki şu başımıza yeni yeni musallat olan trafik çilesi de geçer.

doğma büyüme ankara, kütük ankara. ama soracak olursan da son 9 yıldır seviyorum bu şehri. öncesinde hakikaten griydi sadece.

"hem şehirleri güzelleştiren orada yaşayan sevdiklerin değil midir?"

amerikadayim, buradan once 5 yilimi orada gecirdim, ankarayi cok seviyorum, aspavayi cok ozluyorum, tunali, tunus, bahceli hep guzel yerler. encoy :p

tamam yahu bir şey beklemiyorum veya popüler bir şeye kapılıp da hayranıyım demiyorum
sadece merak ettim ankaralının dilinden dinlemek istedim, gelmeye de niyetim yok hacı :)

seviyorum. neyini sevdiğimi tam olarak bilmiyorum ama sanırım basitliği ve içindeki insanları olmalı.

bende kaynak oluyorum
el cevap: ford fussion

Dizelden zor. Bulursanız da yüksek km'li olur büyük ihtimal. Ha eli ayağı düzgün Megane 2 Bulunabilir.

biz şirkete 2009 otomatik clio aldık 24 bin liraya, 50000km'de ve gayet az yakıyor.

rahat 12-15 kilo verirsin, eğer yağdan, şekerden ve hazır gıdalardan uzak durursan.

doğru yoldasın öncelikle onu söyleyeyim.

beslenmende karbonhidratı 2. plana atıp proteini öne çıkar, kalori saymayı da ihmal etme.

hamur işinden falan kesin uzak dur. akşam 8den sonra yemek yeme, meyveyi de bence günde 1'er taneyle sınırla. mesela 1 elma 1 portakal 1 muz gibi. çünkü meyveler de o kadar masum değil, fruktoz var neticede.

kaç kilo verirsin bilmiyorum da 1 ayda bile epey bir fark eder bunları yaparsan.

ilk ay kilo vermen hızlı olur, sonra yavaşlar. vazgeçmene sebep olmasın bu yavaşlama. kural böyle.

2 meyve çok.

onun yerine 1 ekşi meyve (yeşil elma, ayva gibi) ve kesmezse yağsız süt içebilirsinç

homofobiye geçit yok, gay olarak ben de cevap veriyorum. eğer vücut güzelse ve slip kaliteliyse slip kesinlikle daha seksi bi olay. ama her şey sıradansa boxer olsun, bizim olsun.

valla ben pazarda satılan beyaz külottan bahsediyorum slipten kastım ona yakın

kaliteli slip +1
hatlarını belli eden dar boxer da giderli.
straight erkek.

pazarda satılan külotsa o olmaz panpa. hakkaten iğrenç bi şey. boxer olsun, trunk olsun mümkünse madem.

öyle follofoş şort değil, dar boxer. beyaz don hiç değil. slip de değil.

Kesinlikle beyaz veya mavi slip don. Ama şekilli slip değil, baba slibi. Arkası nemli olan ve kararan cinsten. Straight erkek.

boxer tabii ki ama öyle saçma sapan deseni olmayacak (hele tazmanya canavarlılar, komikliler falan evlerden ırak).

iç çamaşırı mankeni olmadığın mühletçe slipten uzak duruyoruz.

önerim; cdn.underwearexpert.com bu tarz şeyler.

valla bence dar siyah kisa boxer net

Trunk hacım.

o daracık boxerlar sizi rahatsız etmiyor mu ya :S ben geniş adamımdır sevmem öyle orama burama yapışacak boxerı, siz nasıl rahat ediyorsunuz?

gayet iyi bence.

ben duyurudan en basic modelini 250 liraya almıştım. istanbulbilişimden daha pahalıya gelmiş yani. gittigidiyor desen ayrı saçma.

peki bir kıllık var mıdır? teşhir ürünü olur, refurbished olur vs.

istanbul bilişimden aldım. teşhir ürünü falan değil, gayet kutusunda sıfır alet. ama tavsiyem eğer istanbulda yaşıyorsan bizzat gidip al. zira adamlarda ürün var ama organizasyon yok. bunu oraya gidince kendin de çıplak gözle görebilirsin. o yüzden kendin gidip alısan gayet sorunsuz bir alışveriş yapmış olursun.

mariott'un havuzu güzel ve nezih ama sadece havuza üye olunuyor mu bilmiyorum.
arayıp sormanda fayda var.

kentpark avm içinde de most var ama ben oranın havuzunu pek sevmedim açıkçası.

Vamos ya da sportifi gördünüz mü?

var evet, ameliyatla düzeltilebiliyor şaşılık.

Tüketim ürünlerinde devamlı gelişim muhakkak ki gerçekleşir. Bu bir pazarlama politikasıdır.

Örneğin Apple iPhone 4 varken 5'i çıkaracak teknolojiye sahip değil miydi? sahipti. Ya da bilgisayarlarda çift çekirdek işlemci geliştirildiğinde bunun 4 çekirdeğini geliştirecek teknoloji yok muydu tabiki vardı.

Macunlar da bunun gibi işte öyle aman aman bir gelişme yok ama sözde ufak tefek bir şeyler ekleyerek yeni bir şey bulmuş gibi öne sürüyorlar.

Ben bu güne kadar şu diş macununu kullan inanılmaz etkiler göreceksin diyen bir diş hekimi görmedim. Hepsinin söylediği hangisini kullanırsan kullan, ya da 2-3 çeşit macun al her seferinde farklı birini kullan şeklinde. Ben de bu görüşü savunuyorum açıkcası.

diş hekimimin bana söylediğine göre aralarında herhangi bir fark yokmuş, yaptığı tek şey deterjan etkisi.

tanıdığım bütün diş hekimleri diyor ki, diş macununu mercimek kadar sıkın, cünkü asıl etki yapan fırça ve fırçalama tekniğidir. diş macunu sadece fırçalamayı kolaylaştırır, sürtünmenin tahrişi etmesini engeller. sadece bir kere diş eti iltihaplanması olduğumda dişçim özellikle "sensodyine- hassas dişler" kullanmamı söylemişti.

bir de sürekli aynı macun yerine, her seferinde farklı bir marka tercih edin diyorlar. bir süre sonra ağızdaki bakteriler diş macunun içindeki etken maddeye karşı bağışıklık geliştirebiliyormuş.

diş hekimi değilim ama diş sahibiyim :P

ben de jel halindeki sensodyn kullanmadan temizlendiğini hissedemiyorum. içerik bakımından bilgi veremem ama, kalite farklı olduğu çok açık. biri tr biri dünya markası. ve her şey zararlı. sadece nohut hedesi kadar falan filan işte

içeriğini falan bilmem ama sensodyn ve oral b ikilisini tek geçiyorum.

paradontax <3

al alma bilemem ama alacaksan siyah.

plaj çantası gibi duruyor, hoş değil.

erkek gözüyle çok kötü. marka olması yanıltmasın.

aslında alma ama kesin alıcaksan ikisinden birisini, siyahı al derim.

çanta model olarak güzel aslında ama o parlak dokudan dolayı emin olamadım.
renk olarak bence bordo göze daha hoş görünüyor.

çok parlak bence de.

Bence çantanın dışındaki malzeme kötü. Çanta kötü duruyor ama günlük kullanımda daha da kötü durur

taşsız olanlar daha iyi, bitmediyse onları düşün.

öğrenci için velinimettir. yok öğrenci değilsen karın tokluğuna çalışmaktır.

harçlık gibi.

Herhangi bir deneyim yok ise deneyim kazanmak adına katlanilabilir bir ücret tabi eğer kira mira ev gecindirmek gibi extra masrafların yok ise.

ay sonuna doğru çorba kaynamaz evinde. şokellalı ekmek falan anca.

kötü paradır.

açlık sınırı

yevmiyem.

jeanslab'de satılıyor ama fırsat sitelerine çokça düşüyor zaten.
modası geçti yani.

taze su sever kediler, o yüzden akan su severler. bir de musluktan koyuyorsan klorun uçması için az dinlendirsen iyi olur.

işe yarayabilir, benim kedim de akan su içmeyi sevdiği için geceleri beni suyu aç diye uyandırıyordu.

Benim büyük kedim de kabındaki suyu içmeyip ısrarla musluğu açtırıyordu, veteriner tavsiyesiyle su pınarından aldım. Çok işe yarıyor, hem sabah akşam suyu kontrol etmem de gerekmiyor, 3 kediyi bile uzun süre idare ediyor içindeki su.

iç çamaşırı

takı, bijuteri.

takı. çuvalını 10 liraya alıp tanesini 2 liraya satabileceğin tek şey.

çorap

şal vs.

tayt

sac tokalari, taki vb aksesuarlar

evet istanbul da var. eminönünden aldım. fakat bijüteri dükkanlarında olduğunu sanıyorum. çin malı sanırım.eğer bulamazsan, bir çorabın parmak bölümünü kes ve yuvarlak halka haline getir. aynı şey .onu dayapmıştım.

ankara'da rossmann'da gördüm ben, watsons/rossmann tarzı yerlere bakabilirsin.

ben de çorapla yapıyorum onu. bu da videosu www.youtube.com

@nickyazmak yok o tokayı sormuyorum ama file takıyor sonra kalan saçları daha kolay toplamak için sorduğum o.

oha. tanesi 40 kron patlıcan mı olurmuş? kilo fiyatı olmasın o. isveçteyim ve tanesi 40 kron olan patlıcan görmedim.

neyse, ali nazik yap bence. kıymalı yap ama.

ha bi de hangi şehirdesin?

patlıcanları at fırına pişsinler, çıkar soy, çatalle ez, az limon az tuz, al sana nefis patlıcan salatası.

aljsşladkşsaş olm dedim ben kuru fasulye bilav iyidir diye...

meze yap bari o badılcanları. közde patlıcan mıydı onun adı, öyle bir şey.

edit: desdinova +1

desdinova +1+soğan ve varsa pul biber.

küp küp kesip yağda kızartın . domates sarımsak tencerede öldürün sos niyetine

oha bir patlıcana 11 lira ödemiş :/

güvece sırayla, 1 kaşık tereyağı, doğranmış et, patlıcan, havuç, mantar artık ne sebze varsa yerleştir tuzla 1saat kısık ateşte pişir.

ben karnıyarık yap demiştim :/
patlıcanlar zaten fırında kendi kendine közleniyor, onları soyup tepsiye dizecektin, bıçakla karınlarını yarıp kıymalı iç koyacaktın ve kendi kendine pişiyor zaten.

superga'ların kalıbı bir tuhaf ya.
bir mağazada deneyip öyle alın bence. 37 alırsanız çok büyük ihtimalle büyük gelecek aldığınız ayakkabı.

abicim her fincan icin bir tatli kasigi kahve koyacaksin. seker istiyosan seker de ekle ve su sogukken bunlari yap karistir. guzelce karistirdiktan sonra ocaga koy. tam tasacakken altini kapat.
unutma her fincana bir tatli kasigi kahve

mehmet efendi.
bakır cezve
kısık ateş varsa közde

hemen rıhtım'da kurukahveci mehmet efendi var, çarşı durağının arkasında.

közde ya da kum ocağında.

cevabın mehmet efendi olmadığı kesin. bütün elma yerine rendelenmiş elma almaktan farkı yok.

karnıyarık.
hem yapması kolay, hem de istisnasız tüm yabancı arkadaşlarım seviyor.

cafefernando.com
bu da cenk beyin bloğu, malzemeler hem türkçe hem ingilizce olduğu için rahatça bulabilirsiniz (bazı malzemelerde çeviri sıkıntı oluyor çünkü).

bu arada kaç sene yurtdışında yaşadım, ayran seven bir kişiye bile denk gelmedim. hep çok garipsediler yoğurdun içine su koyup içiyor olmamızı.

pizza,spagetti falan yapabilirsin hem kolay olur :)

oda arkadaşları isveçli mi?
isveçliyse, iskandinavyada bir süre yaşadığım için ağız tatlarını iyi kötü tahmin edebiliyorum. yağlı ve şekerli yemekleri, ki türk yemeklerinin birçoğu böyle, boşverin bence adamlar kaldıramıyor. baklava bile yedikleri zaman kötü oluyorlar aşırı şekerden. mantı vs. yapmayın yani.

hafif olarak yaprak sarması filan olabilir ama yaprak bulmak zordur muhtemelen. belki türk tarzı köfte olabilir, hafif baharatlı vs. yanında bulgur pilavı ya da kuskus (arap marketlerinde vardır).

sıcak yemek değil ama oldukça güzel olabilir: kısır. yanına dereotlu naneli ayran. kısır hem kolay hem malzemeleri de kolayca bulabileceğini düşünüyorum.

pilav üstü kuru, yanına turşu.

Yabancı arkadaşlarım mücveri çok seviyor, o tarz bir şey olabilir.

zeytinyağlı ve mezelerden birşeyler yapabilirsin

İslim kebabı(bunu köfteyle veya et/tavuk soteyle yapabilirsiniz. Göründüğü kadar zor değil)
Bulgur pilavı(Suyunu tam ayarlayamasanız da tutar genenlde yapın kesinlikle)
Turşu
cacık

+ 1 Mücver iyi olur

* hiç olmadı şakşuka yapın. patates, kabak, patlıcan, biber küp küp doğrayıp sırasıyla kızartın. Üstüne domatesli sarımsaklı sos yapın.
www.yemektat.com

arkadaşım karnıyarık yaptı. ilk denemesiydi ve gayet başarılı yapmış. evet tattım:) fin kız da çok beğendi.

bunun dışında hatırladığım kadarıyla baklava da ikram etti. çok şekerli gelmiş ve gene de sevmiş.

ayranı sevmemiş. çok tuzluymuş.

biber dolması... karnıyarık gibi uğraştırıcı da değil hem yarım saate pişiyor ;)

Ben de aynı sorunu yaşıyorum. Eskiden parasını vermiş olmam bayağı motive ediyordu ama artık o da farketmiyor, tam arsız oldum.

spor salonuna gitmemek sende stres yarattığı için bence en iyisi evde yapabildiğin kadar yap sporunu. öteki türlü stresten ötürü kortizol salgılatıyorsun vücuduna ve bu da ekstra kilo yapıyor sende. bunları ben söylemiyorum, mike chang adlı youtube'da bolca reklamları çıkan herif söylüyordu, açıkçası mantıksız da değil.

ayrıca dış görünüşe bu kadar takma hacı. herkes kıvanç tatlıtuğ olmak zorunda değil :D

sevgilimle ya da arkadaşlarımla birbirimizi motive ediyoruz.
yoksa hemen göbekler salınıyor çünkü, yapmak gerekiyor.

firavun nefisliliğimle sanırım :)
her zaman daha fazlasını istediğim için sürekli içimde bi idman açlığı oluyor büyük sakatlıklar dışında hiçbir zaman aksatmadım ve planımı spora göre yapıyorum sporu planıma göre değil

iki arkadaşız, belli, uzak bir hedefimiz var ve normalde günlük planlarından bile vazgeçen iki tip olarak 20 gündür çalışıyoruz. gerçi henüz kaydolabileceğimiz uygun fiyatlı spor salonu bulamadık, avrupa yakasında avcılar-beylikdüzü civarında gören/bilen olursa selam etsin lütfen, bunu da sıkıştırayım.

bunun haricinde, benim için en önemli motivasyon kavga ve müzik. kavga dediğim, kendimle kavga. durumunu bilmiyorum amma ben 18 yaşına kadar kilo problemi denen şeyin uzaktan yakınından geçmemiş, dana gibi yemiş ve sonraki yarım yıllık süreçte 10-15 kilo alıp götü göbeği dağıtmış, kondisyonu berbat, iki adım atsa götü çıkan, duruşu bozuk, anneannesinin taşıdığı poşeti taşıyamayan birisi oluverdim.

bu yüzden kendimle kavga ediyorum. sınırlarımı zorluyorum, ebemi sikiyorum adeta. bırakacak olsam ellerini hızlı hızlı çarpan, terli, kel bir zenci geliyor gözümün önüne. "IS THIS ALL YOU CAN DO? IS THIS HOW YOU PUSH YOUR LIMITS?!" diye kızıyor, vuruyor falan. çok iyi arkadaşız.

ve müzik... kesinlikle çok etkili. hani bazen oyunda hata olur da "noluyor lan?" dersin ya anlık... müzik dinlerken bazen öyle şeyler oluyor. kaldıramadığım kolumu boşa alıyorum mesela, dambıl küt küt kalkıp inmeye başlıyor. ya da bacağımda derman kalmamış, durucam artık, depar mepar atıyorum.

benim ölümcül etkili 3 şarkım var. daha fazlasını pek dinlemem. aylardır, yıllardır aynı motivasyonu sağlar. two steps from hell'den archangel, heart of courage, protectors of the earth. aha bu üçlü.

minora'dan üçlü var bi de. injustice, silence ve wicked scenes. bunları bulmak imkansıza yakın, ben youtube'da üçünün birlikte çaldığı bir videoyu indirdim o yüzden.

bunun haricinde 3-5 tane daha var. böyle yani. kendimi zorlamak hoşuma gidiyor artık. çünkü zorlamayınca bok gibi yaşadım, kendimle uğraşıyorum. güzel oluyor. oyalanıyorsun, unutuyorsun çoğu şeyi.

İşten direk salona geç. Eve uğrarsan çıkması zor gelir.

Bir de ben halter videosu falan izlerim antrenman öncesi gaza gelmek için de, sana bir şey ifade eder mi bilmem.

şartlar iyi olsaydı bile bir düşünmek gerekirdi, şartlar da "eh işte" olduğuna göre geri dönmek için bir sebep yok gibi görünüyor verdiğiniz bilgiler ışığında.

çıkılan yere geri dönülmez;)

vardır herhalde, iş ilanı verdiklerine göre.

@kayranın kedisi

valla şöyle bir bakındım da yok sanki ortalıkta.

www.apple.com ya da ben göremedim.

galiba diplomatik imtiyazları var. yine aynı şekilde bir trafik kazasına karışmıştı bir konsolosun oğlu, o da serbest bırakıldı (ceza aldı mı bilmiyorum) diye hatırlıyorum.

(bkz: diplomatik dokunulmazlık)

İsterse arabasını Boğaziçi Köprüsü'nde enlemesine park eder ve hiçbir şey söylenemez maalesef.

viyana antlaşmalar hukuku sözleşmesi

normal biri olsaydı da maksimum para cezası alırdı.

diplomatik dokunulmazlık olayına girmeden. normal bir insan çarpıp kaçsa hapis cezası almaz mıydı? onu sormak istedim. ayrıca bu diplomatik dokunulmazlık kişilere karşı işlenen suçlardada mı geçerli?

hakkında yurt dışına çıkma yasağı konulmuş ve dava süresince her hafta en yakın karakola imza atması şartı koşulmuş.

öyle imtiyaz tanıdıkları fln da yok, yaralamalı kaza da hapis olacağını sanmam.